21.
İnci
yüzyılında
İslam
İlahiyatı
ve Bediüzzaman Said Nursi
Ali Demir
Batı
dünyası İslamdan aldığı meziyetlerle evrimlerini gerçekleştirmiş. Bugünkü
Medeniyete gelmiş.
Tarihteki
insanlığın atılımları, evrim açan gelişmeler islamsız düşünülemez.
Toplumlardaki insani devrimlerin öncüleri, Peygamberlerin insanlığa katkıları
ile islamiyet ve müslümanlardır.
Böyle
olmasına binaen bugün islam dünyasında adeta evrensel sorunlarda tedirginlik
var. Radikal kesim ve Teror olaylaları bizleri dondurmuş ve müdafa felsefesine
itmiş. Bu durumdan, tabiki yabancı güçlerinde etkinliği olabilir, ama
herhalukarda kendimize yönelik nefis muhasebemizi yapmamız gerekiyor.
Sorumluluk taşıyan şuurlu müslümanlar olarak, mahlukatı tehdit eden çevre
sorunlarına ve barışı tehdit eden olaylara karşı tavrımız niye olmuyor?
Halbuki
biz inanıyoruzki tabiatdaki bütün yaratıklar Allahın insanlara emanetidir.
Allahın yeryüzünü emanet ettiği halife olarak, insanlığın selameti için
mahlukatı, hayatın kudsiyetini ve Allahın isimlerini anlatan, ebediyete köprü
olan bu Mahlukatı muhafaza etmek imanın gereğidir.
Risalelerden Özler:
İmanın
mükemmelliğini mesuliyetini anlamamış insanlar, dini ebediyetten ziyade, sadece
güncel meselelere, yani dışa ait bir kurallar silsilesi zannederler.
İnsan,
Allah'ı tanımak ve Ona iman ve ibadet etmek için kabiliyetlerle yaratılmış, ve
ona diyor:
-
İlim öğren
-
Doğru ol
-
Daima ümitli ol
-
Uğraşı içinde ol
-
Sabırlı ol
gibi
faziletlerle bezenmek ise, dinimizin emirleri ve insanın hayatına enerji veren
değerlerdir. Bunlar hem dünya, hem de âhiret saadeti açısından insanın sahibi
olması gereken gerçekleridir.
Allahı
tanımanın neticesi şükürdür – Allahı tasdik etmenin ve şükrün neticesi ise –
iyilik yapmak ve kesinlikle kötülük ve şer işlememektir.
Hemcinslerine sevgi C.Allaha karşı yapılan şükrün gerçek temelini
oluşturmaktadır
İnsanlar
arasındaki problemlerin ana nedenleri:
Doğruluk
– Sıdk – Sadakat – İhlas – Sebat – Tesanüd gibi meziyetlere riayet
edilmemesidir!
İnsanlığın
sonunda kabul ettiği, Adaletin temelini islam vaaz etmiş, ne diyor Kuran ; ‘Suçu
işleyen birey sorumludur, aşiretçi suçlanma olmaz’ bunun için, peşin
hükümlülükten ve umum suçlama mentalitesinden uzak durmamız lazım.
Onun için
geçerli olan insanların ifrat ve tefritten uzak sıratı mustakim üzerinde bir
hayat yaşamalarıydı. Yardımlaşma ve Dayanışmadada aynı şeyleri tavsiye ediyordu.
Tarafgirlik, kibir(hodbinlik), hodgamlık, riyakarlık gibi sıfatlardan kaçınmak,
üzerinde durduğu konulardır.
Özü(Lübbü)
bulmayan, kabuk(kışır) ile meşgul olur. Hakikatı tanımıyan, hayalata sapar.
Kuran hakikatlarını(Sırat-ı müstakimi) göremeyen, ifrat ve tefrite düşer.
Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, altatır (Muhakemat s.1998)
İnsan
duyguları ile hayalleri ile sonsuzluğa ve ebediyete namzettir iman ve allaha
güven tevekkül onu saadete götürür.
Said
Nursi bizim dikkatimizi Teferruata değil ana konulara çekiyor. Bizi Kuran’a
muhatab ediyor.
İman bir
mükellefiyettir. Ve sorumluluk taşımaktır. İnsan ise yeryüzünde Allahın
muhatabıdır. Dünkü gibi, bugünde cemiyetimizin en büyük sorunu imanda vasatı
bulamamasıdır.
Kuran’ın
rehberliğinde Kainatı öyle okunsunki, insan o kainattaki yerini ve değerini
keşfedip yaratıcısına ulaşsın.
Çağımızın
bilim ve teknik gelişmeleri ışığında, geçmiş yüzyılların saplantılarından
uzak,
insanlığa hizmet, ancak üstadın başlattığı ilimlerle dini barıştırmayı, inşa
etmekle olur.
İnsan
sürekli, yüzeysel imandan tahkiki imana ulaşma gayretinde olmalı. Ancak o zaman,
kalb ve aklın tatmini mümkün olabilir. Çünkü Kuranın metodu akıl ve kalbin
beraber hareket etmesidir.
Kuran
ayetlerinin bu asra bakan hikmetlerini anlamamızı ona borçluyuz. Her insanın
Kuran hakikatlerine ulaşma potansiyeli var, kuranın kolaylaştırın emrine uygun
hareketle, hiç kimsenin gerçeklere ulaşma gayreti engellenmemeli.
Tekelci
zihniyetleri, dışlayıcı dini itikatlari, herdaim tenkit etmiştir. İman
hizmetinde, şahsiyetinin odak noktası olmasından imtina etmiş, zihinleri Kuran’a
ve Kuran’ın tefsirine - Risale-i Nur-a yönlendirmiştir
R.N.
okurlarının ve talebelerinin büyük sorumlulukları ve vazifeleri var. Müslümanlar
ve Insanları gafletden uyandırmak için, İman hizmetinde vazifaşinaslık
gerektiriyor.
Her mümin
bütün canlılara, insanlara, şevkatle davranmak, güvence vermek, hayatın
muhafazasında yardımcı olma, yükümlülüğünde.
Said Nursi
islam aleminin geri kalış sebeblerinin en başında Şeriata muhalif hareket etmeği
görür. Fakat şeriatın mana ve hedefini yanlış anladığımızı ifade eder. Hayatın
bütün kesimlerinin, gerek şahsi ve gerekse toplumsal olarak ihmal edilmiş
olduğunu vurgular.
Ona göre
şeriat’ın iki yönü vardır:
Ferdî
yönü : Iman, Ibadet ve Ahlak
içtimaî
yönü : Emniyet, hürriyet, adalet – yani hukuk devletidir
Ve başka bir yerdede sarih bir
şekilde şöyle ifade eder: „Şeriat yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet ve fazilete
aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete alakalıdır(mütealliktir) onu da amirler
(ulü’l-emirlerimiz) düşünsünler.
Kuran
saltanat doktrini kitabı değildir, insanlar için iman ve ibadeti ve yaşamı için
Adaleti, hukuk devletini, emniyeti ve hürriyeti öngörür.
Hayatının
her döneminde dinin politize edilmesine karşı çıkmış, bunun dine karşı tahkir
olduğunu belirtmiştir.
Laiklik
yani sekulerliğin prensibini dinsizliğe ve komünizme âlet edenleri, laikliğin
fikir ve vicdan hürriyeti olduğunu ikaz etmiştir.
İşin
ilginç yanı bugünde almanyada ve diğer avrupa ülkelerinde müslümanların ve
islamın güya laik sekuler olmamasından dolayı beraber yaşamanın mümkün olmadığı
propagandası yapılmaktadır.
Bizleri
çeşitli gruplar alman kamu oyunda diskredite için negativ manada ‘Nurcu’
kavramını kullanıyorlar. Bizler Risale-i Nur Talebesiyiz ve öyle tanınalım.
Hulusi Yahyagil:
Said Nursi’yi son ziyaretinde okudukları bir metinde Nurculuk adı geçtiğinde
başka anlamlara çekildiği için Said Nursi'nin bu ifadeden hoşlanmadığını,
'Kur'an
şakirtleri'
veya
'tilmizleri'
denmesinin daha uygun olacağını söylediğini, bu sebeple 'nurcu’ yerine şakirt ve
tilmizi kullanmayı tercih ettiklerini nakleder.
Bediüzzaman Münazarat da diyor hayatımda dört şeyi anlatmaya çalıştım
İman,
muhabbet, sadakat(doğruluk), hamiyet(hayırlı işlerde gayret)!...
İnşallah
bizler bu dört nesneyi kavrayanlardan oluruz.