Risale-i Nur Institut

 Religionswissenschaftliches Studienzentrum zur zeitgemäßen Auslegung des Korans

 

U

   
   
Home Türkisch Risale-i Nur Projekte-Referate Kontakt
   
 

 

 

 
  Türkçe konu ve özetler:  
         
  ▐   21. İnci yüzyılında İslam İlahiyatı ve Bediüzzaman Said Nursi  
         
  ▐   Laiklik ve Sekularizim nasıl anlamamız!  
         

 

 

     

 

         
▐  

21. İnci yüzyılında İslam İlahiyatı ve Bediüzzaman Said Nursi

Ali Demir

Batı dünyası İslamdan aldığı meziyetlerle evrimlerini gerçekleştirmiş. Bugünkü Medeniyete gelmiş.

Tarihteki insanlığın atılımları, evrim açan gelişmeler islamsız düşünülemez.

Toplumlardaki insani devrimlerin öncüleri, Peygamberlerin insanlığa katkıları ile islamiyet ve müslümanlardır.

Böyle olmasına binaen bugün islam dünyasında adeta evrensel sorunlarda tedirginlik var. Radikal kesim ve Teror olaylaları bizleri dondurmuş ve müdafa felsefesine itmiş. Bu durumdan, tabiki yabancı güçlerinde etkinliği olabilir, ama herhalukarda kendimize yönelik nefis muhasebemizi yapmamız gerekiyor.

Sorumluluk taşıyan şuurlu müslümanlar olarak, mahlukatı tehdit eden çevre sorunlarına ve barışı tehdit eden olaylara karşı tavrımız niye olmuyor?

Halbuki biz inanıyoruzki tabiatdaki bütün yaratıklar Allahın insanlara emanetidir. Allahın yeryüzünü emanet ettiği halife olarak, insanlığın selameti için mahlukatı, hayatın kudsiyetini ve Allahın isimlerini anlatan, ebediyete köprü olan bu Mahlukatı muhafaza etmek imanın gereğidir.

Risalelerden Özler:

İmanın mükemmelliğini mesuliyetini anlamamış insanlar, dini ebediyetten ziyade, sadece güncel meselelere, yani dışa ait bir kurallar silsilesi zannederler.

İnsan, Allah'ı tanımak ve Ona iman ve ibadet etmek için kabiliyetlerle yaratılmış, ve ona diyor:

-  İlim öğren

-  Doğru ol

-  Daima ümitli ol

-  Uğraşı içinde ol

-  Sabırlı ol

gibi faziletlerle bezenmek ise, dinimizin emirleri ve insanın hayatına enerji veren değerlerdir. Bunlar hem dünya, hem de âhiret saadeti açısından insanın sahibi olması gereken gerçekleridir.

Allahı tanımanın neticesi şükürdür – Allahı tasdik etmenin ve şükrün neticesi ise – iyilik yapmak ve kesinlikle kötülük ve şer işlememektir. 

Hemcinslerine sevgi C.Allaha karşı yapılan şükrün gerçek temelini oluşturmaktadır

İnsanlar arasındaki problemlerin ana nedenleri:

Doğruluk – Sıdk – Sadakat – İhlas – Sebat – Tesanüd gibi meziyetlere riayet edilmemesidir!

İnsanlığın sonunda kabul ettiği, Adaletin temelini islam vaaz etmiş, ne diyor Kuran ; ‘Suçu işleyen birey sorumludur, aşiretçi suçlanma olmaz’ bunun için, peşin hükümlülükten ve umum suçlama mentalitesinden uzak durmamız lazım.

Onun için geçerli olan insanların ifrat ve tefritten uzak sıratı mustakim üzerinde bir hayat yaşamalarıydı. Yardımlaşma ve Dayanışmadada aynı şeyleri tavsiye ediyordu.

Tarafgirlik, kibir(hodbinlik), hodgamlık, riyakarlık gibi sıfatlardan kaçınmak, üzerinde durduğu konulardır.

Özü(Lübbü) bulmayan, kabuk(kışır) ile meşgul olur. Hakikatı tanımıyan, hayalata sapar. Kuran hakikatlarını(Sırat-ı müstakimi) göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, altatır (Muhakemat s.1998)

İnsan duyguları ile hayalleri ile sonsuzluğa ve ebediyete namzettir iman ve allaha güven tevekkül onu saadete götürür.

Said Nursi bizim dikkatimizi Teferruata değil ana konulara çekiyor. Bizi Kuran’a muhatab ediyor.

İman bir mükellefiyettir. Ve sorumluluk taşımaktır. İnsan ise yeryüzünde Allahın muhatabıdır. Dünkü gibi, bugünde cemiyetimizin  en büyük sorunu  imanda vasatı bulamamasıdır.

Kuran’ın rehberliğinde Kainatı öyle okunsunki, insan o kainattaki yerini ve değerini keşfedip yaratıcısına ulaşsın.

Çağımızın bilim ve teknik gelişmeleri ışığında, geçmiş yüzyılların saplantılarından

uzak, insanlığa hizmet, ancak üstadın başlattığı ilimlerle dini barıştırmayı, inşa  etmekle olur.

İnsan sürekli, yüzeysel imandan tahkiki imana ulaşma gayretinde olmalı. Ancak o zaman, kalb ve aklın tatmini mümkün olabilir. Çünkü Kuranın metodu akıl ve kalbin beraber hareket etmesidir.

Kuran ayetlerinin bu asra bakan hikmetlerini anlamamızı ona borçluyuz. Her insanın Kuran hakikatlerine ulaşma potansiyeli var, kuranın kolaylaştırın emrine uygun hareketle, hiç kimsenin gerçeklere ulaşma gayreti engellenmemeli.

Tekelci zihniyetleri, dışlayıcı dini itikatlari, herdaim tenkit etmiştir. İman hizmetinde, şahsiyetinin odak noktası olmasından imtina etmiş, zihinleri Kuran’a ve Kuran’ın tefsirine - Risale-i Nur-a yönlendirmiştir

R.N. okurlarının ve talebelerinin büyük sorumlulukları ve vazifeleri var. Müslümanlar ve Insanları gafletden uyandırmak için, İman hizmetinde vazifaşinaslık gerektiriyor.

Her mümin bütün canlılara, insanlara, şevkatle davranmak, güvence vermek, hayatın muhafazasında yardımcı olma, yükümlülüğünde.

Said Nursi islam aleminin geri kalış sebeblerinin en başında Şeriata muhalif hareket etmeği görür. Fakat şeriatın mana ve hedefini yanlış anladığımızı ifade eder. Hayatın bütün kesimlerinin, gerek şahsi ve gerekse toplumsal olarak ihmal edilmiş olduğunu vurgular.

Ona göre şeriat’ın iki yönü vardır:

Ferdî yönü     : Iman, Ibadet ve Ahlak

içtimaî yönü   : Emniyet, hürriyet, adalet – yani hukuk devletidir

Ve başka bir yerdede sarih bir şekilde şöyle ifade eder:  „Şeriat yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete alakalıdır(mütealliktir) onu da amirler (ulü’l-emirlerimiz) düşünsünler.

Kuran saltanat doktrini kitabı değildir, insanlar için iman ve ibadeti ve yaşamı için Adaleti, hukuk devletini, emniyeti ve hürriyeti öngörür.

Hayatının her döneminde dinin politize edilmesine karşı çıkmış, bunun dine karşı tahkir olduğunu belirtmiştir.

Laiklik yani sekulerliğin prensibini dinsizliğe ve komünizme âlet edenleri, laikliğin fikir ve vicdan hürriyeti olduğunu ikaz etmiştir.

İşin ilginç yanı bugünde almanyada ve diğer avrupa ülkelerinde müslümanların ve islamın güya laik sekuler olmamasından dolayı beraber yaşamanın mümkün olmadığı propagandası yapılmaktadır.

Bizleri çeşitli gruplar alman kamu oyunda diskredite için negativ manada  ‘Nurcu’ kavramını kullanıyorlar. Bizler Risale-i Nur Talebesiyiz ve öyle tanınalım. 

Hulusi Yahyagil:

Said Nursi’yi son ziyaretinde okudukları bir metinde Nurculuk adı geçtiğinde başka anlamlara çekildiği için Said Nursi'nin bu ifadeden hoşlanmadığını, 'Kur'an şakirtleri' veya 'tilmizleri' denmesinin daha uygun olacağını söylediğini, bu sebeple 'nurcu’ yerine şakirt ve tilmizi kullanmayı tercih ettiklerini nakleder.

Bediüzzaman Münazarat da diyor hayatımda dört şeyi anlatmaya çalıştım

İman, muhabbet, sadakat(doğruluk), hamiyet(hayırlı işlerde gayret)!...

İnşallah bizler bu dört nesneyi kavrayanlardan oluruz.

é

   
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
   

   

14.05.10    © Risale-i Nur Institut Deutschland e.V.

   
   

www.risaleinurinstitut.de